Ana içeriğe atla

Evrensel Bir Kıssa; Nuh Tufanı

Nuh tufanı...Mitolojide, dinlerde, destanlarda, kutsal kitaplarda...İnsanlığın ortak paydalarından biridir Nuh. Yazılı olarak en eski kaynağının Tevrat olduğu sanılsa da geçen yüzyıl içerinde yapılan yeni kazılarda ortaya çıkan Asur kralı Asurbanipal (MÖ.668-631) döneminden kalma bir yazıt şok etkisi yaratmıştır. Asurbanipal  özellikle aslan avlamasıyla ünlü olsa da  kalan zamanlarında ilmi işlerle uğraşmaktaydı. Dünyada sistematik olarak toplanmış ve listelenmiş ilk kütüphaneyi Asurbanipal kurmuştur. Kütüphanenin kalıntıları 1800lerin ortalarında çıkarılmış ve incelendiğinde bilim dünyasını oldukça şaşırtmıştır. Kütüphanedeki eserler arasında en eski edebi eserlerden biri olduğu düşünülen Gılgamış Destanı da bulunuyordu. Destanın bir kısmı günümüzde ''Tufan Tableti'' olarak anılan tabletin üzerine yazılmıştı,bu tablette Büyük Tufan anlatılıyordu. Şaşırtıcı olan da buydu, daha önce ilk olarak yalnızca  kutsal kitapta bahsedildiği bilinirken daha eski bir kalıntıda birbiriyle eşleşen hikaye olmasıydı. ''Ölümsüzlüğün sırrını öğrenmek için “Tufan”ı yaşamış ve ölümsüzlüğe ermiş olan Utnapiştim’i görmeye, Tilmun adasına gider. Utnapiştim, Gılgamış’ı geri çevirmez ve ona tufanı anlatır: Tanrılar bir tufan ile insanları yok etme kararı alırlar. Ancak Utnapiştim, Tanrı Ea’nın uyarısı üzerine ailesini, çeşitli zenaat erbabını, hayvan ve bitki türlerini içine alacak yedi bölümden oluşan bir gemi inşa eder. Bu süreç tam olarak,yedi gün, yedi gece sürer. Daha sonra yeryüzünün sularla kaplandığı tufan sonunda Utnapiştim’in gemisi Nisir Dağı’nın tepesinde karaya oturur. Bu hikâyeyi anlattıktan sonra Utnapiştim Gılgamış’a ölümsüzlük sırrının denizlerin diplerinde bulunan bir bitkide olduğunu söyler...''


1800lerin ortalarına kadar Nuh tufanının ilk olarak dini metinlerde ve kutsal kitaplarda olduğu sanılıyordu. Gılgamış Destanı ile benzerliklerini anlayabilmek adına Tevrat -Yaratılış kısmına buyurun göz atalım;



Rab baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı. “Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi, “Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.” Ama Nuh Rab’bin gözünde lütuf buldu.” 

Yaratılış 6:5-8


Ve Tanrı Nuh’a dedi: Önüme bütün beşerin sonu geldi; çünkü onların sebebiyle yeryüzü zorbalıkla doldu, ve işte, ben onları yeryüzü ile beraber yok edeceğim. Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap. Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak. Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap. Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek. Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin. Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al. Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola.Ve Nuh Tanrı’nın kendisine emrettiği her şeye göre yaptı; öyle yaptı.

Yaratılış 6:13-22


Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al. Göklerin kuşlarından da erkek ve dişi olarak yedişer, yedişer alacaksın

Yaratılış 7:2-3

Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı. Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı.” 

Yaratılış 7:11-12

Ve adamdan sığırlara kadar, sürünenlere kadar, ve göklerin kuşlarına kadar, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silindi; ve yeryüzünden silindiler, ve yalnız Nuh ve kendisi ile beraber gemide olanlar kaldılar“. 

Yaratılış 7:23


Ortak noktalarını görmek çok zor olmasa gerek .Kalıntıları bulan araştırmacıların nasıl bir heyecan yaşadıklarını hayal dahi edemiyorum. 

Bir Müslüman olarak Hz Nuh ve oğluyla olan ilişkisi dikkatimi çekmiştir hep. Kan bağının dahi yanlış yaşanan hayatlar konusunda bir ayrıcalık olamayacağı benim dinimin kutsal kitabında açıkça ortaya konmuştur. Sadece Hz Nuh değil Hz İbrahim'in babası , Hz Lut'un karısı ,Hz Muhammedin amcası ... gibi örneklerde kötü davranışlar sergileyenlerin gereken cezaları alacakları ,kan bağı olan insanlardan yana bir kayırma-kurtarma göremeyecekleri anlatılmaktadır. Nuh kıssasında benim aklıma gelen ilk budur. Gelin şimdi de Kuran'a göz atalım;

Ant olsun ki! Biz, Nuh'u kendi halkına göndermiştik. "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım;"
"Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben, sizin için can yakıcı bir günün azabından korkuyorum."
(Hud-25/26)


Bunun üzerine halkından, gerçeği yalanlayıp nankörlük edenlerin ileri gelenleri: "Biz, seni kendimiz gibi bir insan olarak görüyoruz. Görüyoruz ki, sana tabi olanlar, bizim toplumun en zayıf ve sefil olanlarıdır. Sizin, bize karşı bir üstünlüğünüzü görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılardan olduğunuzu düşünüyoruz." dediler. 
Dedi ki: "Ey halkım! Bakın! Ya ben Rabb'imden açık bir kanıt üzerinde isem ve O'nun katından bana bir rahmet verilmişse ve siz de bunu görmüyorsanız; istemediğiniz halde, onu size zorla kabul ettirebilir miyim? "
(Hud -27/28)

"Rabb'im! Ben, Halkıma gece gündüz çağrıda bulundum." dedi.
"Fakat benim çağrım, onların kaçışlarını daha da artırdı."
"Öyle ki onları ne zaman Senin bağışlayıcılığına çağırdıysam parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler* ısrarla kibirlendikçe kibirlendiler."
(Nuh-5/7)

"Ey halkım! Buna karşı sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnızca Allah'a aittir. Siz, hor görüyorsunuz diye, iman edenleri yanımdan kovacak değilim. Onlar, Rabb'lerine kavuşacaklardır. Fakat ben, sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum."
"Ey halkım! Eğer onları yanımdan kovacak olursam, Allah'a karşı bana kim yardımcı olacak? Hiç düşünmüyor musunuz?"
"Ben size, "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır." demiyorum. Ben gaybı* da bilmem. Yine "Ben meleğim." de demiyorum. Hor gördüğünüz kimseler için, "Allah, onlara hiçbir hayır vermeyecektir." de demiyorum. İçlerinde olanı Allah daha iyi bilir. Böyle bir şey yaptığım takdirde zalimlerden olurum."
Dediler ki: "Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin. Üstelik bu mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi getir de görelim!"
Dedi ki: "Onu size dilediği takdirde ancak Allah getirir. Ve siz, O'nu asla aciz bırakamazsınız."
(Hud-29/33)

Nuh'a vahyedildi: "Şu ana kadar inanmış olanların dışında, senin halkından kesinlikle kimse inanmayacak. Onların yaptıklarından dolayı tasalanma;
Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Zalimler hakkında benden bir istekte bulunma. Onlar boğulacaklardır."
(Hud-36/37)

Gemiyi yapıyordu. Halkının ileri gelenleri, onun yanından ne zaman geçseler, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Alay edin bakalım! Görürsünüz, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz."(Hud-38)

Emrimiz gelip sular fışkırmaya başladığı zaman, Biz dedik ki: "Her cinsten birer çift ve aleyhlerinde hüküm verilmiş olanlar hariç aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok az kimse iman etmişti.
"Haydi, binin." dedi. Onun gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır. Elbette Rabb'im Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir.
(Hud-40/41)

Gemi dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh, bir kenarda bekleyen oğluna:" Yavrum bizimle beraber sen de bin; gerçeği yalanlayan nankörlerle beraber kalma." diye seslendi.
O: "Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır." deyince; "Bugün Allah'ın rahmetine erişenden başkasını, Allah'ın emrinden koruyacak hiçbir şey yoktur." dedi. Aralarına dalga girdi ve o da boğulanlardan oldu.
(Hud-42/43)

Nuh, Rabb'ine seslendi: "Ey Rabb'im! Oğlum benim ehlimdendir. Senin uyarın elbette gerçektir. Sen, hakimlerin hakimisin."* dedi.
Dedi ki: "Ey Nuh! O senin ehlinden değildir. Zira onun yaptığı doğru olmayan bir işti. Öyleyse hakkında bilgin olmayan* şeyi Benden isteme. Cahillerden* olmaktan seni sakındırıyorum."
"Rabb'im! Bilmediğim bir şeyi Sen'den istemekten Sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve merhamet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum." dedi.
(Hud-45/47)

"Ey yer, suyunu çek ve ey gök, suyunu kes." denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi Cudi'ye oturdu. "Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun." denildi.*
(Hud-44)


Nuh Tufanına evrensel bir fenomen gözüyle bakmak gerektiğini düşünüyorum. İnancım dahilinde kutsal metinler içinden sadece Kuranın günümüze bozulmadan ulaştığını düşünüyorum ve inanıyorum . Bu yüzden detaylardaki farklılıkların beşeri faktörlerden olan renkler olduğunu düşünüyorum. Çoğu zaman kıssalardaki detaylara değil de mesajına odaklanmamız gerektiğini düşünürüm. Siz ne çıkardınız tüm bu okuduklarınızdan? 

Selam ile...

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ankara'yı Sevme Rehberi -1

Başlangıcı bir Yılmaz Erdoğan şiiriyle yapmalı ... Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür  bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan  Ankara'da yaşamak  yollarına hep sevdiğimiz insanların  adlarını vermediler ama biz her duvara  bilvesile onların adını yazarak yaşadık  kül ve betondan mürekkep  yaşadıkça yaşanılası gelen  o tuhaf bozkır kokusunda.  Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar.  asfaltlar ışıldar...  Ben Ankara'da doğmuş ve 24 yıldır burada yaşayan biri olarak kendime Ankaralı sıfatını layık görebilirim sanırım. Annem Kızılcahamamlı, babam ise Kazanlı olduğu için her açıdan da o Ankarayı hissedebilirim. Liseye Altındağda bulunan (hatta Çinçin) Yıldırım Beyazıt Anadolu başladığım için ,kendini  yeni yeni bilebilen bir birey olarak Ulus gerçeğiyle oldukça erken tanıştım. Ama itiraf etmem gerekirse Ulusu avcumun içi gibi biliyorum ve Ulus atmosferini seviyorum (pavyonlar dışında).  Ulustan açılmışken konu Ulusta olan şahane güzel yerlerden

Çeyrek Asır

Çocukken zamanın hızlı geçmesini ve büyümeyi isteyenler biz değil miydik? Yapamadığımız şeyleri yapabilmek için büyümemiz gerektiğini sandık. Çocukluk yapabilmenin değerini de kaybedince anlayacaktık.  Belirlenmiş sayıları bekledik. Ön koltuğa oturmak için 12 yaşımıza gelmeyi, araba sürmek ya da bir konsere gitmek için 18 yaşımızı bekledik. Sonrasında beklememiz gereken yaşlar bitti. Freni patlamış bir araçla yokuş aşağı giderken yaşlar bizi beklemeye başladı. Durdurulamayan bir şekilde o yaşlara gelip bir sonrakilere geçtik. Doğum günü kutlamaları eskiden hissettirdiklerini hissettirmemeye başladı. Artık doğum günümüzü unutanlara da kızmıyoruz. Ya da kutlamayanlara ... Bu yazıyı yazmaya beni iten yaklaşan doğum günüm sanırım. Bana hala büyük gelen bir sayıyı anacağım artık Temmuz itibariyle ,seneye bir fazlasını... 25 oluyorum. Neredeyse ilk 7 sini doğru düzgün hatırlamadığım koca 25 yıl. Bizim ülkede yaşlar hep okulla ya da okuldaki sınıfımızla hatırlanır.  14 yaşındayım