Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Çeyrek Asır

Çocukken zamanın hızlı geçmesini ve büyümeyi isteyenler biz değil miydik? Yapamadığımız şeyleri yapabilmek için büyümemiz gerektiğini sandık. Çocukluk yapabilmenin değerini de kaybedince anlayacaktık.  Belirlenmiş sayıları bekledik. Ön koltuğa oturmak için 12 yaşımıza gelmeyi, araba sürmek ya da bir konsere gitmek için 18 yaşımızı bekledik. Sonrasında beklememiz gereken yaşlar bitti. Freni patlamış bir araçla yokuş aşağı giderken yaşlar bizi beklemeye başladı. Durdurulamayan bir şekilde o yaşlara gelip bir sonrakilere geçtik. Doğum günü kutlamaları eskiden hissettirdiklerini hissettirmemeye başladı. Artık doğum günümüzü unutanlara da kızmıyoruz. Ya da kutlamayanlara ... Bu yazıyı yazmaya beni iten yaklaşan doğum günüm sanırım. Bana hala büyük gelen bir sayıyı anacağım artık Temmuz itibariyle ,seneye bir fazlasını... 25 oluyorum. Neredeyse ilk 7 sini doğru düzgün hatırlamadığım koca 25 yıl. Bizim ülkede yaşlar hep okulla ya da okuldaki sınıfımızla hatırlanır.  14 yaşındayım
En son yayınlar

Hepimizin 'Yardım'a İhtiyacı Var

Acı hissedebilmek canlı olduğunun, başka birinin acısını hissetmek insan olduğumuzun göstergesidir. İnsan olabilmenin diğer bir insanı düşünebilmekten geçtiğini düşünüyorum. Bu konu hem saygıyla ilgilidir hem de adalet duygusuyla . Fakirlik veya açlık konularını ele alan ateistlerin sıkça sorduğu sorulardan biri ‘’ Madem Allahınız var nerede ve bu insanlar neden açlar,neden ölüyorlar ‘’dir. Bir söz vardı ‘’dünyadaki açlık fakirleri doyuramadığımız için değil zenginleri doyuramadığımız içindir.’’ diye. Bu adaletle ilgili bir konudur. Daha varlıklı bir ailede doğmuş olmak bizim tercihimiz olmadığı gibi bazı sorunlar ve eksiklikler yaşamamız da bizim tercihimiz değildir. Ya da yıllarca çok varlıklı bir hayat sürüp dibi görmüş insanlar olabiliriz. Hiç garantisi olmayan konulardır bunlar. Beş yıl sonra paranızın olacağına garanti verebilir misiniz?   Kimsenin yarın sıfırı görmeyeceğinin garantisini veremediği bir dünyada kötü şartlarda yaşayan insanlara neden yardım etmeyelim ki?

Evrensel Bir Kıssa; Nuh Tufanı

Nuh tufanı...Mitolojide, dinlerde, destanlarda, kutsal kitaplarda...İnsanlığın ortak paydalarından biridir Nuh. Yazılı olarak en eski kaynağının Tevrat olduğu sanılsa da geçen yüzyıl içerinde yapılan yeni kazılarda ortaya çıkan Asur kralı Asurbanipal (MÖ.668-631) döneminden kalma bir yazıt şok etkisi yaratmıştır. Asurbanipal  özellikle aslan avlamasıyla ünlü olsa da  kalan zamanlarında ilmi işlerle uğraşmaktaydı. Dünyada sistematik olarak toplanmış ve listelenmiş ilk kütüphaneyi Asurbanipal kurmuştur. Kütüphanenin kalıntıları 1800lerin ortalarında çıkarılmış ve incelendiğinde bilim dünyasını oldukça şaşırtmıştır. Kütüphanedeki eserler arasında en eski edebi eserlerden biri olduğu düşünülen Gılgamış Destanı da bulunuyordu. Destanın bir kısmı günümüzde ''Tufan Tableti'' olarak anılan tabletin üzerine yazılmıştı,bu tablette Büyük Tufan anlatılıyordu. Şaşırtıcı olan da buydu, daha önce ilk olarak yalnızca  kutsal kitapta bahsedildiği bilinirken daha eski bir kalıntıda birbi

DÜĞME

-Abla! Abla! Salondaki koltuk kırlentinin altında bir düğme buldum. Napayım ? Duygularını o zamana kadar büyük bir kuvvetle bastırmanın verdiği bir sancı hissetti gözlerinde. Aylardır evine kimseyi kabul etmemişti. Oturacak yer bulamayacak kadar dağınık olması dert değildi de , toz astımını kötü etkiliyordu.Komşusundan bir yardımcı önermesini istediğinde ,kendi köylüsü Zeliha'yı önermişti. Eli her işe yatkındır hem de çalmaz etmez demişti. -Ablaaa! Pembe bi şey bu. Kelebek var üzerinde.Senden mi düştü ki? Cevap da veremiyordu .Zeliha ısrarla soruyordu; -Baksana abla, sabahlığının olmasın.Eksiği var mı? -Tamam ver Zeliha .Perdeler makinadaydı bitmiştir .Git salona as onları .Merdivene de dikkatli çık .Hadi .Ben odamdayım rahatsız etme beni. Avucunda ateş tutuyordu.Pembe bir düğme.Kelebekli .Hiç ait olduğu yere dikilmemiş ,hiç deliğiyle ilişmemişti.Yumruğunu açmadan yatağına uzandı. Bacaklarını karnına doğru çekti. Küçücük olmuştu. Keşke bir kordonu olsaydı da boynuna dola

Nehir Misali

Hayatta değer verdiğimiz insanların pek azı hayatımıza dışarıdan girer. Ailemiz ve evlatlarımızla aynı kaynaktan geliriz. Farklı bir kaynaktan gelerek birleştiğimiz insanlar da vardır. Mesela arkadaşlarımız. Farklı noktalarda doğup aynı noktada buluşup bilikte akmaya başlarız nehirler gibi. Bazısıyla aynı debide olmayız ,yönümüz farklıdır, suyumuzda taşıdığımız şeyler farklıdır. Yollarımız ayırmak için yönümüzü değiştirebiliriz ya da çoktan onların da yönü değişmiştir. 25 yaşıma gelene kadar arkama dönüp nehirlerin haritasına pek bakmamıştım. Dönüp baktığımda çok uzun soluklu bir kaç nehrin benimle akmaya devam ettiğini gördüm. Yirmi yıl uzunluğunda nehirler. Daha kısaları... Uzunca olup noktalananlar da var, uzun olup denize dökülenler de . Çeyrek asırlık bir çınar oldum ve o nehirler bana su taşıyor. Hayatım kaçında noktalanır ve bana kaç nehir su taşır bilmiyorum ,hayat bu . Bir kaç yıl önce arkadaşlık tanımım değiştiğinde yolda inecekler olduğunu anlamıştım. Arkadaş yük demek

Ankara'yı Sevme Rehberi -1

Başlangıcı bir Yılmaz Erdoğan şiiriyle yapmalı ... Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür  bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan  Ankara'da yaşamak  yollarına hep sevdiğimiz insanların  adlarını vermediler ama biz her duvara  bilvesile onların adını yazarak yaşadık  kül ve betondan mürekkep  yaşadıkça yaşanılası gelen  o tuhaf bozkır kokusunda.  Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar.  asfaltlar ışıldar...  Ben Ankara'da doğmuş ve 24 yıldır burada yaşayan biri olarak kendime Ankaralı sıfatını layık görebilirim sanırım. Annem Kızılcahamamlı, babam ise Kazanlı olduğu için her açıdan da o Ankarayı hissedebilirim. Liseye Altındağda bulunan (hatta Çinçin) Yıldırım Beyazıt Anadolu başladığım için ,kendini  yeni yeni bilebilen bir birey olarak Ulus gerçeğiyle oldukça erken tanıştım. Ama itiraf etmem gerekirse Ulusu avcumun içi gibi biliyorum ve Ulus atmosferini seviyorum (pavyonlar dışında).  Ulustan açılmışken konu Ulusta olan şahane güzel yerlerden

Lesson; Death

I think  , death is most important subject in our life but  catching on death  is hard for people.People avoid talking about death and they try to forget it. When somebody talk about death ,other people become silent .  Even though people forget death, death does not forget people. Nowadays , I am reading  The Hitchhiker's Guide to the Galaxy.In the begining of book , something happened '' Planet Eart  must be destroyed in order to make a road. Before a  few time this operation, just one who has name ''Ford''  knew  that the World would be destroyed.He would not care everything. (Everything means everything). In that moment, Arthur ,Ford's friend, was trying to save his house.Ford said to his friend ''Calm down ,Let it go and  Let's drink some beer''. After they went a bar and drunk some beer. In bar, Ford was trying to tell his friend that his house was not important and world would be destroyed. Ford was trying to emphasize that any